Uzun mu uzun bir uçak yolculuğundan sonra sonunda Japonya’ya vardım. Fakat aklımda hep bir soru işareti vardı. Acaba içeri almadan geri gönderirler mi?
Japonya’ya seyahat edeceklerin araştırdıkça keşfettiği başka bir şey de, Japonya’nın girişi hakkındaki sıkıntılar. Eğer kalacak bir yeriniz yoksa, nedeniniz, paranız yoksa, polis sizden kuşkulanırsa geri gönderilme şansınız var. Düşünsenize o kadar yolculuktan sonra geri dönderildiğinizi? Bu nedenle uçakta verilen kağıdı iyi doldurmak, sorulan sorulara düzgün cevaplar vermek ve kalacak yer göstermek çok önemli.
Uçaktan indiğimde Türkiye’deki kadar olmasa da uzun bir pasaport sırası ile karşılaştım. Çoğunluk Koreli ve Çinlilerden oluşuyordu. Japon yetkililer daha bu sıradan size yardımcı olmaya başlıyor ve farklarını ortaya koyuyorlar. Her şey düzenli ve sistemli işliyor. Kafanıza göre memurun yanına geçmek yok, sizi yönlendiriyorlar.
Pasaporta damgayı vurdurduktan sonra her şey bitmiyor. Aşağıda bir form daha dolduruyor ve polisi geçmeye çalışıyoruz. Onu da geçince artık özgürüz. Narita Havaalanı içerisinde bundan sonra eğer Japan Rail Pass’ınız varsa onu değiştirmek için bürolar var. Dolayısıyla ilk yolculuğum buraya oldu. Bir yandan hala Japonya’ya girebilmenin şokunu yaşarken bir yandan da büroyu aramaya başladım. Büroyu bulduğumda işlemler yine hızla halloldu. Çalışanlar İngilizce de biliyor. Genel olarak ben karşılaştığım Japonlarla iletişimde sıkıntı yaşamadım. İngilizce bilmiyorlar diyemem. Bence bizden daha iyi biliyorlar. Biraz Japoncanız da varsa her türlü durumu kurtarırsınız.
Büroda işleri hallettikten sonra elime Japan Rail Pass’ı aldım. Bu kart iki haftalık tatilim boyunca can yoldaşım oldu bir anlamda. Sakın kartı kaybetmeyin, tekrar alamıyorsunuz. Bu yüzden gözüm gibi baktım. Kart Narita Express’de geçtiği için kartı çıkarttığınız bürodan bilet de almalısınız. Sakın ola Narita Havaalanı’na gelip de JR Pass çıkarıp Narita Express’de geçmiyordur filan demeyin vereceğiniz para miktarlarına üzülürsünüz. Çünkü burası Tokyo’nun merkezine çok uzakta.
Trenleri bulmakta asla zorlanacağınızı sanmıyorum. Her yerde latin alfabesi ile yazılmış durak isimleri var. Görevliler az çok İngilizce biliyor ve anlaşabilirsiniz. En önemlisi Japon halkı çok yardımsever ve siz istemeseniz de oradalar. Daha ilk yolculuğuma başlamadan önce istasyonda bilet üzerinde yazan kapı numarasına denk gelen bölümü ararken hemen temizlikçi birisi “Daijobu?” dedi. Ben de yeri bulmuştum aslında ama emin olmak için “Burası doğru mu?” dedim. “Evet” dedi ve trenin birazdan geleceğini söyledi. Ve tren geldiğinde artık yolculuğa hazırdım. Aşağıda kısa bir video ile Narita Express gözünden yolu görebilirsiniz.
Narita Express genel olarak çok konforlu bir tren. Koltuklar geniş ve rahat. Normalde oldukça da pahalı ve zaten özel bir tren olarak geçiyor. Benim ilk yolculuğum Tokyo İstasyonu’na olacaktı. Tren içerisinde İngilizce anons ve İngilizce yazı ile bilgilendirme mevcut. Arkanıza yaslanın ve tadını çıkarın.
Ve yaklaşık 1 saatlik bir yolculuk sonrası Japon halkıyla resmen tanıştığım Tokyo İstasyonu’ndaydım. Elimde bavulumla trenden indim ve geldiğim saate de bağlı olarak Tokyo İstasyonu çok kalabalıktı. O an nasıl hissettiğimi anlatabilmek mümkün değil. Her yerimde Japonlar, Japonca sesler… Evet işte o an Japonya’da olduğumu resmen anlamıştım.
Tokyo İstasyonu bir şehir gibi. Ben gittiğim dönemde ön cephesi inşaat halindeydi. Sanırım önünü meydan haline getiriyorlar. Size bir öneri. İstasyonları ve çıkışlarının nereye çıktıklarını araştırın. Mesela Tokyo İstasyonu’nun bir sürü çıkışı var. Çok alakasız yerlere çıkmanız olası. Kaybolmanız işten bile değil. Ben kapı olayına bir iki istasyon dışında bakmamıştım. Tamamen içgüdüsel hareket ettim ve çoğu kez çok alakasız yerlere çıktım. Google Earth’le gitmeden önce gideceğiniz yerlere bir göz atarsanız Japonya’da hiç zorluk çekmezsiniz. Dediğim gibi kapılar da önemli. Özellikle Tokyo, Shinjuku, Shibuya gibi büyük istasyonlarda.
Tokyo İstasyonu’ndan çıktığımda büyük binaların arasında Marunouchi’deydim. Burası biraz zengin kesime hitap eden, büyük bankaların merkezlerinin de yer aldığı, aynı zamanda biraz ilerisinde İmparatorluk Sarayı’nın da bulunduğu bir semt. Burada gezdiğiniz sürece genellikle takım elbiseli Japon beylere, güzel güzel süslü şekilde gezen Japon bayanlara ve genç kızlara rastlamanız olası.
Burada biraz dolaşıp bir de yemek yedikten sonra biraz biraz Japonya’ya alışmaya başlıyor gibiydim. Dediğim gibi Google Earth ile geleceğiniz yerleri önceden izlemeniz, görmeniz sizi rahatlatacaktır. Ben tek başıma seyahat ettiğim için, yani birisi beni gezdirmediği için, tek başıma gezecek olduğum için bunu uyguladım ve büyük kolaylık sağladı.Tamamen şehri gezmenize gerek yok, belli başlı kısımlara (istasyon giriş, çıkışları, gideceğiniz yere nasıl gidileceğine dair bir rota) bakarsanız orada zaman kaybetmeden nasıl gidileceğini bildiğiniz için yola koyulursunuz. Ekstra şeylerde birilerine sorarsınız. Gerçi ne kadar fotoğraflarını da görseniz sonra orada tekrar o gördüğünüz yerlerde bulunduğunuzu her hissettiğinizde müthiş bir duygu yaşayacaksınız. Ve tek başına seyahat gerçekten çok güzel bir şeymiş. Kafanızın estiği yere gitmek, sadece kendinizden sorumlu olmak müthiş. Ve size daha çok iletişim kurma, gözlem yapma imkanı sağlıyor.
Ve Marunouchi’de hava kararmaya başladığında kalacağım yer olan Ueno’ya doğru, Yamanote Hattı’na doğru yola çıktım. Gelecek bölümde Ueno’ya ve orada yaşadıklarıma göz atacağız.
Yolculuk kısımları biraz sıkıntı gibi. Hele de şanssız ve dalgınlık anına denk gelirse. Sanırım bu mevzuları biraz araştırıp, not ederek hareket etmek de fayda var. Sonra gezip görmek varken yollarda kaybolmak da istemeyiz. Eh o da bir açıdan gezme sayılır ama işte. :d