Toruga Japonya’da #12: Akihabara

Akihabara… Japonya’ya geldiğimde mutlaka uğramak istediğim yerlerden birisiydi. Burası gerçekten Japon popüler kültür öğelerini sevseniz de sevmeseniz de mutlaka uğramanız gereken yegane nokta. Bu uzun yazıda Akihabara’yı dolaşıp bazı aktivitelerde bulunacağız. Başlıyoruz.

Akihabara İstasyonu Yamanote Hattı üzerinde yer aldığından buraya gitmek oldukça basit. İndikten sonra Electric Town çıkışından çıkıyoruz ve Akihabara karşımızda. Açıkçası gitmek istediğim mekanlara dair bir plan yapmıştım. Bunlardan bir tanesi Sega’ydı. Burası çıkışta ilk görebileceğiniz binalardan.

Sega’ya giriyorum ve burası çok büyük bir oyun merkezi. Genelde içeriğini kollarla hediye yakalamaya çalıştığımız oyuncaklar doldurmuş. Hediyeler genelde anime eşyaları. Denemesi zevkli fakat bu hediyeleri yakalayabilmek oldukça zor. Sanırım bir deneme hakkı 100 yendi. Bir kaç kez bazı hediyeleri yakalamayı deneyip tabii ki başaramadım. Fakat yakalayabilenleri gördüm. 🙂

En üst katlarda ise bildiğimiz oyun makinaları var. Burada adını hatırlayamadığım bir dövüş oyunu oynayıp tüm oyunu bitirdim. İnanılmaz zevkliydi. Gittiğinizde mutlaka bu oyun makinalarını deneyin.

Oradan çıktığımda Akihabara’da önüme çıkan ilginç dükkanlara göz atmaya başladım. Burası gerçekten bir otaku için cennet. Ne otaku’su olduğunuzun bir önemi yok. Anime, manga, idol, müzik… Hepsine dair bir sürü dükkan var.

Girdiğim bir dükkanda (Mulan), sürüyle CD, DVD vardı ve cennette gibi hissettim. Bildiğiniz gibi Japon dükkanları çok dar oluyorlar ve iki kişi karşı karşıya geldiğinde geçebilme gibi bir durum mümkün değil. Bu dükkanda bunu birebir yaşadım. Oldukça kalabalıktı ve bir sürü ucuz CD bulup aldım buradan. Bunlar genelde içerisindeki bilet, kart vs. için birden fazla kopya alınıp daha sonra hiç kullanılmadan geriye verilen 2. el diyebileceğiniz CD’ler. Fakat fiyatları 50, 100 yen gibi fiyatlar. Ve CD, DVD’lerde bir eksiklik yok, dolayısıyla 1000 yen civarı olan CD’ler yerine bunlardan almaya karar verdim. İdol otaku’su olarak buradan Hello! Project ve AKB48 gruplarının bazı CD’lerini topladım. Ayrıca dükkanın güzel bir photobook bölümü de mevcuttu. Bir photobook alamamış olmam hala hayıflandığım bir konu.

Akihabara’da yolculuğa devam ederken burada yabancı turistlerin fazlalığı da gözüme çarpıyor. Tokyo Skytree’deki Dubai’li turistten sonra burada da bir turistle kısa bir muhabetim oluyor. İlerleyen dakikalarda bir maid cafe’ye gitme düşüncem var. Fakat önce görülmesi gereken başka yerler var.

Radio Kaikan, Akihabara’nın bir diğer kült mekanı. Buraya da uğramasak olmaz.

Batman ve Superman de o gün oradaydı… 🙂

Görmeden gidemeyeceğim bir yer daha var ki, o da AKB48’in theater’ı (konser salonu). Don Quijote’in 8. katında yer alıyor. Don Quijote aynı zamanda bir çok şeyin satıldığı büyük bir market.

Don Quijote’in katlarını tek tek heyecanla çıkıyorum kat çıkışlarında AKB48 üyelerinin resimlerini görebiliyoruz. Kaç kat kaldığını yazıyordu yanılmıyorsam. 8. kata ulaştığımda (uzun bir yol) uzun bir koridorda grup üyelerinin asılı resimlerini görebilmek mümkün. Fanların bildiği üzere, mezun olan üyeler resimlerini bu koridordan kaldırıyorlar.

İlerleyince karşıma konser salonunun kapısı çıkıyor. Ama önü çok kalabalık olduğundan (sanırım konser vardı veya başlayacaktı) burada resim çekmenin uygun olmayacağını düşündüm. Muhtemelen bir sorun olmayacaktı ama (her yerimizden turist olduğumuz anlaşılıyor çünkü :)) yine de bekleyenleri rahatsız etmek istemedim. Orada etrafa biraz bakındıktan sonra geri döndüm. O dönemde internetten bilet almak mümkün değildi ama sanırım şu anda AKB48 konserlerine internetten bilet alınabiliyor. Bir daha gidebilirsem konsere girmeyi deneyeceğim. Fakat grup üyelerinden bazılarını zaten bir hafta sonra Osaka’da görecektim.

Yolculuğuma devam ediyorum ve sırada Maid Cafe var. Doğrusu Akihabara bir maid cafe cenneti. Her köşe başında bir cafe görmek mümkün neredeyse. Her cafenin önünde de bir kız duruyor ve ilk irtibat genelde onunla oluyor. Kız telsizle içeriye gelenlerin olduğunu bildiriyor ve kapıda karşılanıyorsunuz. Daha önce araştırmanızı tavsiye edeceğim çünkü bence muhteşem bir Japoncanız yoksa İngilizce bilen kızlardan oluşan bir cafeye gidin. Bu sizi rahatlatacaktır. Zaten hiç bir yerde %100 İngilizce konuşamayacaksınız Japonya’da. Bu konuda şüpheye düşmenize gerek yok.

Daha önceden araştırıp karar verdiğim cafeye gittim ve içeriye girdiğimde rengarenk bir ortamla karşılaştım. Maid cafe kuralları gereği hiç bir şekilde resim, ses kaydı vs. alamazsınız. Kızlara dokunamazsınız. İçerisi kalabalıktı (burası popüler bir maid cafe) ve İngilizce konuşabilen kızlar da vardı. Beklentim tek bir kızın bir müşteriyle ilgilenmesi üzerineydi fakat öyle olmadı. İlk görüştüğüm ve siparişi verdiğim kızın hiç İngilizcesi yok gibiydi. Türkiye’den geldiğimi öğrenince çok şaşırdı. Ve bana menüleri saydı. Menüler standart, yiyebileceğiniz tatlı tarzı şeyler var ve bunların yanında isterseniz fotoğraf çekilebileceğiniz menü, anahtarlık ve çeşitli eşyalar alabileceğiniz menü, kızların performansını seyredebileceğiniz menü vs. var. Ben bir tatlı ve yanında fotoğraf çektirebileceğim menüde karar verdim. Yanında anahtarlık da verdiler. Maid cafe kuralları gereği birisi bir şey sipariş verdiğinde, fotoğraf çekildiğinizde filan hep herkesin önünde yapıyorsunuz. Yani kız bağırarak “işte efendimiz şundan alıyor, bu yüzden birlikte bu hareketi yapıyoruz” tarzı bir şey söylüyor ve size bir hareket gösterip onunla beraber yapmanızı istiyor. Ve bu sırada herkes sizi izliyor. Bilginiz olsun. 🙂 Kızın söylediği sözleri tekrar ediyor ve onunla birlikte onun yaptığı hareketleri yapıyorsunuz. Çok eğlenceli, fakat herkes için uygun olmayabilir.

Dediğim gibi benimle hep aynı kızın ilgileneceğini düşünüyordum fakat yanıldım. Daha sonra İngilizce bilen kızlar da geldiler. Tatlıyı verirken de hareket yaptık. Daha sonra çevreyi izlemeye koyuldum. Buraya daha sonra başka turistler de geldi. İki kız ve iki erkek ayrı ayrı geldiler. Bir yandan da onları gözlemlerken fotoğraf için çağrıldım. Yine bambaşka bir kızla fotoğraf çekildim. Fotoğraf çekilirken de yanınızdaki kız size bir poz gösteriyor ve o pozda çekiliyorsunuz. Kafanıza veya yüzünüze bir şey de takabilirler. Hazırlıklı olun. 🙂

Yanımdaki otaku abimizin performans isteği üzerine bir performans da izledik. Kızların birisi bir şarkı seslendirdi. Tipik bir idol şarkısıydı. Şarkı boyunca bizden hareketler yapmamızı istedi. Elimden geldiğince otaku abimize ayak uyurduyordum. Fakat diğer yabancı turistler hiç oralı olmuyordu. Performans sonrası da açıkçası çok erken kalkarak gittiler. Dediğim gibi, herkese göre bir ortam olmayabilir. Onlar gittiğinde ben hala oturuyordum. Fakat oturduğunuz her dakikanın para olduğunu da unutmamanız gerek. Ne kadar fazla vakit geçirirseniz hesabınızda o kadar fazla ödeme göreceksiniz. En sonunda ben de hesabı ödeyerek yola koyuldum. Maid cafe denemeniz gereken bir deneyim olabilir, ama olmaya da bilir. Buna siz karar vereceksiniz.

Yavaş yavaş akşam olmaya başladığında sokaklar daha da hareketleniyor. Bir çok maid cafe kızı sokaklara dökülüyor. Aslında biraz erken mi davrandım diye düşünüyorum. Kızlar genelde sizi kafeye çekmeye çalışıyor ama turistlere pek bulaşmıyorlar eğer siz onlara bulaşmazsanız.

Yeniden meydana döndüğümde sanırım bir miting benzeri bir şey vardı ve kalabalıktı. Akşam yemeği için Gundam Cafe veya AKB48 Cafe & Shop’dan birisine gidecektim. İdol sevgisi ağır basınca kendimi AKB48 Cafe & Shop’da buldum.

Burası adından da anlaşıldığı üzere hem bir alışveriş dükkanı hem de kafe. Alışveriş kısmında grup üyelerine dair bir çok eşya, resim ve akla gelebilecek her tür şey mevcut. Bu grubun fanıysanız buraya para bırakmamanız neredeyse imkansız. Yan tarafta ise kafe bizi bekliyor. İsterseniz bir salonda dev ekranda AKB performanslarını izleyebilir, isterseniz de salon dışında oturabilirsiniz. Ben tabii ki salonu tercih ediyorum. Bu arada içeride çalışan kızlar çok tatlıydı ve AKB üyelerini aratmıyordu bunu bir not olarak eklemek isterim. 🙂

Menüde AKB üyelerinin hazırladığı şeyler var. Nedense Yui Yokoyama’nın acılı menüsü seçtim (bile bile kaşındım). Karşıma bir makarna geldi ve üzerindeki sos o kadar acıydı ki bunu bir insan yiyemez diye düşündüm. Fakat yine de yemek zorunda kaldım. Bu arada paralı mıydı değil miydi hatırlamıyorum ama dev ekranda gösterilen performanslar için istek yapabiliyorsunuz. Sık sık birileri istek yaptı ve biz de izledik. Bir de kafede kalma süresi 1 saati geçince ekstra para ödeniyor gibi bir şey hatırlıyorum ama yanlış olabilir.

Buradan ayrıldığımda bir günlük Akihabara seyahatimi bitirmiş oldum. Gerçekten çok keyifliydi ve bakamadığım bir sürü yer de kaldı. Daha sonra sadece Hello! Project Shop ve Super Potato dükkanları için geri döndüm. Hello! Project Shop, adı üzerinde Hello! Project gruplarına dair ürünleri satan bir dükkan. Super Potato ise eski oyunların ve konsolların satıldığı fantastik bir dükkan. Daha sonraki yazılarda belki uğradığım zaman yeniden üzerinden geçerim.

Umarım yazıdan keyif almışsınızdır, Akihabara bir günde bitirilebilecek veya böyle bir yazıda anlatılabilecek bir yer değil. Gerçekten çok çeşitli dükkanlarla dolu, her an yeni bir şeyler keşfedebileceğiniz ve maalesef çok para harcayabileceğiniz bir yer. Ama mutlaka uğramalısınız. Gelecek yazılarda görüşmek üzere.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*