Marunoichi’den Ueno’ya geçmek için Yamanote Hattı’nı kullanacaktım. JR Pass’ın en işe yarar olduğu yer Yamanote Hattı. Bu hat sayesine Tokyo’nun önemli merkezlerine seyahat ederken hiç sıkıntı çekmiyorsunuz. Trenler hep zamanında geliyor. Yamanote Hattı’nın geçtiği istasyonların bir listesini çıkarıp istasyonlarda bulunan okları takip ederseniz gideceğiniz yere çabucak varabilirsiniz.
İlk trene bindiğimde aslında biraz kalabalıktı ve elimde bavulum da vardı. Fakat buradaki metrobüs kuyrukları gibi büyük kuyruklar yok. Ya da içeride tutunacak yer bulamayacak kadar zorlanmıyorsunuz. Veya var da bana hiç denk gelmedi bilmiyorum. Fakat çok farklı saatlerde treni kullandım, genelde bir iki istasyon sonra oturacak yer bile buldum. Bir de trenlerin nasıl bir havası varsa her türlü uykunuzu getiriyor. Trenlerin içinde Japonları gözlemlediğinizde genelde telefonla oynadıklarını görüyorsunuz. Bazıları telefondan manga okuyor, bir şey izleyenler olabiliyor. Fakat içerisi çok sessiz, bizim buradaki toplu taşımalarla alakası yok.
Ueno’ya geldiğimde direk otele girmek yerine önce etrafı bir gezinmeyi denedim. Aslında 2. günümü tamamen Ueno’ya ayıracaktım ama az çok bakınmanın bir zararı olmazdı. Çünkü saat daha erkendi ve otele giriş yapmak istemiyordum. Önce otelin yerini gidip saptadıktan sonra gezinmeye başladım. Ueno durağının hemen dibinde Ueno Park yer alıyor. Burası Japonya’daki en büyük parklardan bir tanesi. Çok da turist alan bir nokta. Her daim kalabalık. Burada biraz zaman geçirdim.
Hava yavaş yavaş kararmaya başladığında biraz Video ve resim çekmek için işe koyuldum. Aşağıda Ueno’da geçirdiğim ilk geceden çektiğim bir video’yu sizlerle paylaşıyorum.
Ve otelime geçme zamanı gelmişti. Otelim kapsül oteldi. Açıkçası nasıl olduklarını çok merak ediyordum. İnternetteki yorumlara göre iyisi de kötüsü de mevcuttu. Resimlerde bir tabut havası verdikleri belliydi ama yaşamadan bilemezdim. Otelime geldiğimde çalışanların iyi İngilizce bildiklerini görünce açıkçası rahatladım (her ne kadar son gün çıkış yaparken Türkiye’nin İngilizcesini hatta Japoncasını söylememe rağmen anlamayan, İngilizcesi hiç olmayan bir kadınla karşılaşacak olsam da). Burada bile bilet makinesi mevcuttu ve ödemeyi makineye yapıp bileti görevliye veriyorsunuz. Japonya’da her tarafta bilet makinesi bulacaksınız ve açıkçası sonradan yavaş yavaş alışıyorsunuz.
Kapsül otellerin bir kuralı var ki herkes aynı şekilde giyinmek zorunda. Dolayısıyla size bir dolap veriliyor. Eşyalarınızı çıkarıp oraya yerleştiriyorsunuz. Ve size verilen kıyafetleri giyiyorsunuz. Açıkçası kesişlerin giydiği kıyafetlere benzer bir kıyafet verdiler. Vücudunuzu örtsün yeter gibisinden. İsterseniz duş alabileceğiniz ortak bir banyo mevcut. Burada Japon stili yıkanabilirsiniz. Ayrıca benim otelimde 2 adet normal duş da mevcuttu. Şampuan ve sabunu oradan veriyorlardı. Dolayısıyla ben Japon stili yıkanmak yerine bu mevcut duşları kullanmayı yeğledim. Fakat bu duşlar da ortak banyonun içinde köşede bir yerde yer alan açık duşlar. Duşa girerken de tamamen çıplaksınız. Ve biraz çıplak vücut göreceksiniz yapacak bir şey yok.
Ve duşumu alıp yorgunluğu attıktan sonra sıra yataklara gelmişti. Kapsül otellerin çoğunluğu sadece erkeklere özel yerler. Her ne kadar kızlara özel ayrı katların yer aldığı kapsül oteller görmüş olsam da kaldığım otel bu istisnaların dışındaydı ve erkeklere özeldi. Size girişte sigara içip içmediğiniz soruluyor. İçmiyorsanız sigara içilmeyen katlardan bir yatak veriliyor. Ben içmediğim için en üstte bulunan non-smoke katına çıktım. Burada da üst veya alt yatak önem kazanıyor. Fakat bunu Booking’den otel ayırtırken seçebilme özelliğiniz var. Üst kata biraz tırmanmak gerekiyor. Ama üst yatak seçmiştim ve pişman olmadım.
Yatak oldukça temizdi, içerisi ferahtı. Duman vs. olmadı. Ses oluyordu ama benim uyumamı engellemedi. Tamamen yanınızda ve altınızda yatan insanlara bağlı ses durumu. Otel bayağı doluydu ve genelde Çinli, Koreli kişilikler vardı. Bunlar da oldukça yaygaracı tipler oluyorlar. Fakat sesle alakalı sıkıntı çektiğimi hatırlamıyorum. Horlama sesi de olabiliyor. İsterseniz yanınıza kulak tıkacı alabilirsiniz.
Odanın içinde küçük bir televizyon vardı. Açıkçası analog yayın gibiydi. 10 veya 12 kanal olduğunu hatırlıyorum. Tek düğmeye basarak kanalları sadece ileri doğru değiştirebiliyordum. Ve sadece tek kulak için bir kulaklık vardı. Fakat Wi-Fi gayet iyi çekiyordu. Yine odadaki düğmelerden içerideki ışığı ayarlayabiliyorsunuz.
Ve Japonya’ya ulaşmanın verdiği heyecan ve mutlulukla uyuyarak bu günü tamamladım. Ertesi gün Ueno’yu keşfe çıkacak, Ueno Zoo ve Ameyoko’ya göz atacaktım. Bunları da gelecek yazımda sizlerle paylaşacağım.